|
Türkiye'nin Irak-Suriye-Lübnan İlişkileri
Türkiye bu aralar Suriye ile ilişkileri düzeltse de, diğer yandan Doğu Anadolu’da yapılan Atatürk GAP Barajı sayesinden ‘su krizi’ var iki ülke arasında. [1] Suriye’yle beraber Irak da Türkiye tarafından susuz bırakılabilir çünkü Dicle, Fırat gibi önemli nehirlerin kaynağı hep Anadolu’dadır, o yüzden Atatürk Barajı sosyal bir proje olmasıyla stratejik bir proje de sayılır. Bu barajın kapatılması Suriye, Irak, İran gibi ülkelerin su kaynağını kapatmak demektir.
Bu demektir ki Türkiye bir taraftan Syrië ile Irak’la ilişkileri samimileştirirken arka planda bir koz üretiyor. Dünyaya karşı Suriye ile Irak’la çok samimi görünsede, özellikle Irak şu anda gümdemd ki Irak’taki 34 PKK’lı teröriste genel af çıktı diye, Türkiye yine tereddütlü davranmaktadır. [2]
Irak’la diplomatik ilişkileri geliştirmesiyle Kuzey Irak’taki Kürtleri de kazanan Türkiye daha geçen Kürt lideri Barzani’nin ICG raporunla şaşkınlığa uğradı. Bu raporda Barzani bu açıklamayı yapmıştır: “Bütün komşularımızdan [Şii İranlılar, aşırı milliyetçi Suriye ve Irak Arapları ve Türkler] sadece Türkler bize düşman değiller, o yüzden tek müttefik seçeneğimiz Türkiye’dir.” Hatta bazı kayanaklara göre Barzanı aslında Türkiye’nin bir federal parçası olmak istediği oraya çıkmıştır. [3]
Lübnan ile Türkiye başka nedenlerden dolayı dostluk ilişkileri kuruyor ki Lübnan’ı Suriye’nin himayesinden koparmayı çalışıyor. [4] Böylece Suriye’nin bölgesel gücü kısıtlanmış olacak, fakat Suriye Lübnan’ı kolay kolay feda etmeyeceği için Türkiye Suriye’ye de bir adım atmak zorunda. Türkiye Lübnan’la samimi olmak için Suriye ile de daha samimi olması lazım, örneğin bir kaç ticari antlaşması yaparak Suriye’ye karşı bir adım atması gerekiyor. İşte bu yüzden Atatürk Barajı’nın stratejik hedefi de önemlidir. Suriye Lübnan’ı kaybetmemek için Türkiye’yi karşısına alırsa susuz kalabilir, fakat Lübnan’ı daha serbest bırakıp Türkiye ile samimileşmesine izin verirse kendisi de ticari anlamda faydalanır, üstelik susuz da kalmaz. [5]
Türkiye’nin bu yeni rolü ‘bölgesel polis’ veya Orta Doğu’nun ABD’si olarak adlandırılabilir, çünkü Türkiye “düşmansız Türkiye” politikasıyla artık bütün komşu ülkeleriyle iyi olup bölgede arabuluculuk görevine de üstlenmek istiyor. Bunun en güzel örneği ise Suriye ve İsrail’in arasında toplantılara ev sahipliği ve arabuluculuğu yapmasıdır. [6]
Yani Türkiye’nin Irak ve Lübnan gibi ülkelere bakış açısı aslında çok diplomatik bir bakış açısıdır. Irak ve Lübnan’daki karışıklığının sorumlusu Suriye olduğu için bütün bu ülkelerle dostluk ilişkileri kuruyor. Suriye Irak’taki Baas Partisi’ni desteklemese Irak’ta düzen ve huzur elde edilebilir. Suriye ile dostluk ilişkisi kurarak diplomatik şekilde Irak’la ilişkisi kesilebilir. Çünkü uluslararası kamuoyunda herşey karşılıklı, Suriye Irak ve Lübnan’ı önplanda tutarsa bir çok konuda zarar görecek. Irak ve Lübnan’ı karıştırmaya devam ederse, ki son yıllar kimse Suriye’ye pek karşı gelmedi bu konuda, Türkiye ile ticaret ve su kaynağı krizleri yaşayabilir. Bu örnek de Türkiye’nin artık daha aktif bir şekilde bölgesel sorunlarla ilgilenmesini göstermektedir ki bölgenin barış ve düzeni Türkiye açısından da önemli olduğunu artık anlamış durumdadır. Yakınında olan sorunları görmemezlikten görüp onlardan kaçacağına artık onları çözmek için gayret göstermektedir. Bunu başarabilecek mi, onu bilemem ki ancak zaman bunu gösterebilir. Fakat Balkan ve Kafkasya’da Türkler bir kaç başarı elde etmiş durumdalar, örneğin eskiden ezeli düşman olarak bilinen Ermenistan [7] , Bulgaristan [8], Yunanistan ve Rum Kıbrıs [9] Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasını desteklediklerini açıklayarak Türkiye’ye dostluk mesajı vermişlerdir.
Armand Sağ
8 aralık 2009
© Armand Sağ 2009
|